Koyuver gitsin
Acılar dağ devirir seni değil
Hüzün yağmurları diner elbet gün gelir
Yedi ceddi toplanıp gelse de üstüne
Ancak bir kırıntı hüzün verir
Zehir değil.
Koyuver gitsin
İnadına gülümse,inadına mutlu ol
Topu topu üç günlük ömründe
Dibine kadar yağmur ol,bulut ol
Hepsinden daha acı ol yeri geldiğinde
Koş,rüzgar gibi,çık en tepeye
Seyret yüzlerindeki öfkeyi nefreti
Yukarılardan bir demet sevgi saç
Bir zerre tebessümün yere serer hepsini
Koyuver gitsin
Acılar dağ devirir seni değil
Sen ki insansın bugüne bugün
Bir nefeslik can değil...
(cüneyt bağcı)
OKYANUS
KÜÇÜK GÖRMÜŞ ÜZERİNDEKİ KÜÇÜK TEKNEYİ
OKYANUS BÜYÜK,UÇSUZ BUCAKSIZ
TEKNE KÜÇÜK,BİR CEVİZ KABUĞU SANKİ
AMA İÇİNDE DAĞ GİBİ BİR YÜREK TAŞIYOR
BALIKÇI UZAKLARA DALIP GİTMİŞ
OKYANUSUN BU KİBİRİNDEN HABERSİZ
BUGÜN DÜN OLMUŞ,DÜNSE KOSKOCA BİR MAZİ
ÇOCUKLUK,GENÇLİK,YAŞLILIK VE BU DERYA DENİZ
TEK DEĞİŞMEYEN ŞEY BU DERYA DENİZ
DUDAĞININ KENARINDA BİTEN SİGARAYI FIRLATMIŞ
YERİNE HÜZÜN KOYMUŞ BİR KIRINTI
ÇATLAMIŞ YÜZÜNE DAHA YAKIŞMIŞ BU GÖRÜNTÜ
EKMEK TEKNESİNİN TAM İÇİNDE DALMIŞ HAYALE
AŞIK OLDUĞU OKYANUSA BAKARKEN ÖYLECE
KABA ELLERİNİ SÜRMÜŞ AŞIĞININ YÜZÜNE
TUZLU SUYU ÇARPMIŞ TAM HÜZNÜNÜN ÜSTÜNE
BELKİ AÇILIRIM DİYE
İÇLENMİŞ DERİNDEN,YA KISMET DEYİP ASILMIŞ KÜREKLERE
OKYANUS BÜYÜK,UÇSUZ BUCAKSIZ
ÜSTELİK KİBİRLİ ALABİLDİĞİNE
TEKNE KÜÇÜK BİR CEVİZ KABUĞU SANKİ
DAĞ GİBİ BİR YÜREK TAŞISA BİLE
BÜYÜKLÜĞÜNE BAKMADAN SALDIRMIŞ TEKNEYE
OKYANUS,DELİP GEÇMİŞ TAHTA BEDENİ
VE BİR KEZ DAHA ÜSTÜN ETMİŞ
BİR BÜYÜK YÜREĞE BİR HAİN KİBİRİ
BALIKÇI SESSİZ,BALIKÇI NEFESSİZ
DUDAĞININ KENARINDA
BİR KIRINTI HÜZÜN,ÇARESİZ
NE FIRTINALAR GÖRMÜŞ OYSA O GÖZLER
NE DALGALARLA BOĞUŞMUŞ O NASIRLI ELLER
İLK KEZ BU KADAR AÇILMIŞ OKYANUSA
NEREDEN BİLSİN Kİ AÇILDIKÇA BÜYÜR KEDER
DUDAĞINDAKİ HÜZNE KARIŞMIŞ
GÖZLERİNDEKİ BÜYÜK MUTLULUK
MEĞER
EN BÜYÜK HUZURMUŞ ONUN İÇİN
AŞIĞININ KOYNUNDA CAN VERMEK
KİBİRE BÖYLE GÖĞÜS GERMEK...
(cüneyt bağcı)
HAYATA HEP GÜZEL BAKMAK
*
*
Hastahanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu.Bunlardan
koğuşa ilk gelen pencerenin önüne,ikincisi ortaya,üçüncüsü ise kapı
kenarına yatırılmıştı.
Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için,neşeli konuşmalarıy-
la ötekileri eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu.
Soğuk bir kış gecesi,pencerenin yanındaki hasta öldü.Onu kaldırdık-
tan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne,kapının yanındakinide
ortaya yatırarak,boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.
Pencerenin önüne alınan iyimser hasta,dışarıda gördüklerini anlatmaya
başladı.
Yol kenarındaki parkı,dev çınar ağaçlarını,cıvıldaşan kuşları
işlerine koşan insanları,neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek
dolu tarlaları uzun uzun anlatarak,çaresiz durumdaki arkadaşlarını
rahatlatıyordu.Adam kısa bir süre sonra,gelip geçenlere isimler tak-
maya başladı.Öteki hastalar,artık sabah işe gidenlerin,seyyar satıcı-
ların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin öykülerini dinleye
dinleye,onları gözleri önünde canlandırıyordu.
Kısa bir süre sonra hastahanenin ruha ağırlık veren havası dağıl-
mış ve türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldur-
muştu.Bir gün ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi.Eğer pencere-
nin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öy-
külerini dinlemektense,dışarıdaki renkli ve canlı yaşamı kendi göz-
leriyle görecekti.Bu düşünce günlerce kafasına yer etti.Yattığı yer-
den hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu.Sonunda onuda buldu
Pencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu.Adam bu
durumda komodinin üzerindeki ilacına güçlükle uzanıyor ve odada hasta
bakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.
Bir gece,pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,ortadaki
hasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını devirevirdi.Şişe
yere düşmüş ve paramparça olmuştu.Ertesi sabah,pencerenin önündeki
hastayı ölü buldular.Ve onu kaldırdıktan sonra,ortada yatan hastayı
cam kenarına geçirdiler.Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıya
baktığında beyninden vurulmuşa döndü.!
Pencerenin bir kaç metre ötesinde,simsiyah bir duvardan başka
hiç birşey yoktu..