Ziyaretci Defteri
Atesten Gömlek
Sevdalinka
Vadideki Zambak
Acilar Denizi
Dudaktan Kalbe
cunobag.tr.gg / cunobag2.tr.gg / cunobag3.tr.gg /


 

Sık Kullanılanlara Ekle


   
  KİTAP DÜNYASI
  richard bach
 

KİTABIN ÖZETİ :

1909 Yılında doğan Kenan KOCATÜRK’ün bu eseri kendisinin gözlemci ve araştırmacı kişiliği ile 90 yıllık birikiminin birleşmesinin ürünüdür. Kenan KOCATÜRK kendi deyimiyle asker bir aile içinde dünyaya gelmiştir. Evinde gördüğü ve bildiği bütün insanlar subay idiler. Bu yüzden meslek hayatı daha doğuştan başlamıştır.

Yazar kitabı çocukluğundan başlayarak öğrenciliği ve muvazzaflık müddetince çalıştığı bütün görevleri kapsayan 21 bölüme ayırmıştır. Kitap bu bölümler içersindeki ana temalar ve ilginç anektodlarla özetlenmeye çalışılmıştır.

ÇOCUKLUĞUM

Yazarın annesi ve babası 9 aylık bir evlilikten sonra aileler arasındaki sosyal görüş ve yaşam tarzı farklılıklarından dolayı ayrılmak zorunda kaldıklarından yazarımız belli bir yaşa kadar babasının varlığından bile haberdar değildir. Annesi, kendisini babasının kaçıracağı endişesiyle saklar ve babasına göstermez. Babasıyla ilk karşılaşması 5 yaşında iken olur ve bu karşılaşma yazarın belleğinde önemli bir yer tutar. Bu hadise, 1914 senesinde 1 nci Cihan Harbinin öncesine rastlamaktadır.

Yazar, Beykoz İlkokulunda okurken İstanbul işgal altında ve Kurtuluş Savaşı devam etmektedir. Paşabahçe - Beykoz Koy’u düşman zırhlılarıyla doludur. İngiliz, Fransız, İtalyan,Yunan harp gemilerinden askerlerin karaya çıkarak Beykoz Çayırı’nda top oynamaları ve zaman zaman çeşitli bahanelerle evlerde arama yapmaları çok manidardır. Bu aramalar esnasında halkın tecavüze uğramaktan korktuğu için evlerinden kaçtığı veya hayvanların bulunduğu ahırlarda saklandığı ilginç bir anektoddur.

Yazarın o yıllara dair bir başka hatırası oldukça acı vericidir. Beykoz İlkokulun’dan sonra Vefa Sultanisine kaydolan yazar her gün Beykoz’dan vapurla karşıya geçer ve okul bitiminde aynı yolla evine döner. Bu yolculuk esnasında Boğazda karşılaşılan her düşman gemisinin yanından geçilirken vapur’un kıç tarafında dalgalanan bayrağımız indirilir ve düşman gemisine selam verilir. O anlar, yazarımızın hayatının en acı ve en onur kırıcı felaket dakikaları olarak belleğinde yer etmiştir.

KULELİ

1923 yılında Kuleli Askeri İdadisi Rüştiye kısmında öğrenimine devam eden yazar, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmanın getirdiği imkansızlık ve sıkıntılara rağmen hayatının en heyecanlı, hareketli ve zevkli tahsil günlerini burada geçirdiğinden bahsetmektedir. Türk’lük gururu ve vazife aşkının da burada filizlendiğini anlatmaktadır.

Ülkenin üst üste geçirdiği savaşların doğurduğu maddi imkansızlık ve işgal altında kalan İstanbul’dan, Kuleli Askeri İdadisi de payına düşeni almış ve 1923 yılında adeta harabe halini almıştır. Zamanın şartları gereği Kuleli’de pedogojik ormasyon sahibi öğretmen bulunmamakta, bunun yerine : Sakarya , Dumlupınar Meydan Savaşlarından yeni dönmüş, savaşın tozunu dumanını taşıyan genç gazi Subaylar eğitim vermektedir.

Kenan KOCATÜRK 1928 yılında Kuleli Askeri İdadisi’nden mezun olurken bir diploma törenini bile yapılamamış olmasını, içinde bir burukluk olarak o günden bu güne taşımıştır.

HARBİYE

01 MAYIS 1928 tarihi yazarın Harbiye’ye başlangıç ve aynı zamanda da askerliğe duhul tarihidir. Harbiye’de o dönemde dahili ve harici olarak ikişer kat elbise ve ayakkabı dağıtıldığı halde, yazarın annesi, dişinden tırnağından arttırdığı para ile Mercan Yokuşu’ndaki askeri terzilerden meşhur “Dimosten’e”, Subayların giydiği hakiki gabardin kumaştan bir Harbiyeli elbisesi diktirmiş ve Harbiyeli Kenan KOCATÜRK okula ilk gün bu elbise ile gitmiştir. Okula ilk gün meslek sınıflarına ayrılmak üzere toplanılmış, Kenan KOCATÜRK ilk önce süvari olmak istese de Topçu sınıfına olan rağbet yüzünden kendisi de bu sınıfı seçmiştir. Yapılan seçmeler ardından topçularla piyadeler Selimiye Kışlasında 6 aylık Kıt’a stajı görmüşler ve 31 EKİM 1928 ‘de Çvş’luğa yükselerek staj bitimi Harp Okuluna dönmüşlerdir.

Yazar, o günlerde Harbiye’deki hoşgörü ortamından da şöyle bahsetmektedir : “Cumhuriyetin en hararetli yıllarında, ATATÜRK hemen aşağıda Dolmabahçe Sarayı’nda yaşarken, yukarıda Harbiye’de ezan okunur, isteyen serbestçe ibadetini yapar, isteyende yapmaz ama kimse de bunu bir mesele yapmazdı. Ders talim vb. plan ve programları da dini kurallara uydurmak için hiçbir değişiklik yapılmazdı.”

Yazar ayrıca o günlerde ülkede bir mezhep sorunu olmadığını şöyle ifade etmektedir : “Bazı arkadaşlarımız Alevi imişler. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden Alevi bir aileden geldikleri için. Ama bundan kendilerinin de haberi yoktu. Biz de bilmezdik!. Ancak 1950’den sonra çok partili demokrasiye geçilip partizanlar dini politikaya alet etmeye başladıktan sonra yavaş yavaş anlaşıldı. Onlara Alevi oldukları söylenmiş. Bu işe onlar da, bizler de şaşmış, gülüp geçmiştik”.

TOPÇU FEN TATBİKAT MEKTEBİ (TOPÇU OKULU)

Yazar, Topçu Okulunda derslerine giren Riyaziye Hocası Galatasaraylı Halit Bey’in ilginç bir anısını naklediyor. Babası Balkan Savaşından önce Edirne Valisi olan Halit Bey, bir gün babasının yanında Edirne muhafızı Şükrü Paşa’yı karargahında ziyarete giderler. Vali Paşa’nın huzuruna girer ve oğluna da Subay Gazinosunda kendisini beklemesini söyler. Halit Bey babasını beklerken Subay Gazinosunda gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor : “20 kadar masa, her masanın başında karşı karşıya oturmuş 40 subay tavla oynuyorlar. Gürültü ve sigara dumanından göz gözü görmüyor ! Hayretler içinde kaldım ! Çünkü hepsinin o kadar çok işi vardı ki, en azından okumaya öğrenmeye ihtiyaçları vardı. İşte beyler; ilerde bir Balkan Harbine maruz kalmak istemiyorsanız siz böyle yapmayın, boş zamanlarınızı değerlendirin ”. Bu hikayeyi bir sivil Hocadan dinleyen yazar, bundan çok etkilendiğini belirtmektedir.

Bu nasihatlerin de etkisiyle Kenan KOCATÜRK topçu okulunda hiç boş durmamış, zamanını çok iyi değerlendirmiştir. Bir yandan futbola olan ilgisi, bir yandan da derslerine giren Alman Hocaları anlama isteği ile Almanca öğrenmesi, aynı zamanda keman derslerini devam ettirerek İstanbul’un en büyük orkestrasında çalmaya başlaması onun bu dönemde sosyal aktivitelerini oldukça geliştirmesini beraberinde getirmiştir.

TOPÇU ATIŞ OKULU

Yazar, Harp Okulu 2 nci sınıfın son zamanlarına geldiğinde Metris çiftliğinde topçu atışları eğitimine başlamıştır. Burada bir ay kalarak Topçu okulunda öğrendiği teorik bilgilerin pratik uygulamasını yapacaktır. Atışlarını 7.5’luk KRUP toplarıyla yapmaktadırlar. İlk olarak tanzim atışı yaparlar, sıra tesir atışına gelindiğinde ise boşuna mermi sarf etmemek için atış durdurulurmuş. O zamanlar ülkenin içinde bulunduğu şartlar zor olduğundan mermi tasarrufuna riayet etmek kesin ve zorunluymuş.

Batarya komutanları her öğrenci ile tek tek ilgilenir, atış konusunda bilgilerini sınarlar, bazı öğrencilere mermi attırırlar, bazılarına ise attırmazlarmış. Atılan her mermi gözetlenir ve sonucuna göre durum değerlendirilmesi yapılırmış.

Yazar okulda iken haftada sadece bir gün çarşı iznine çıkar Edirnekapı’ya gelir, diğer öğrenciler gibi evine gider, pazar akşamı tekrar Edirnekapı’ya gelir ve buradan da atlarla okula giderlermiş.

Topçu Atış Okulu böylece biter ve kur’alar çekilir. Kenan KOCATÜRK Adana 7 nci Tüm.7 nci Top.Alayı Uçaksavar Bataryası’nda görevlendirilir. Ülkenin dört bir yanına dağılarak yıllarca beraber öğrenim gördükleri arkadaşlarıyla ayrılırlar.

İLK KIT’A HİZMETİ

(7 NCİ TOPÇU ALAYI - ADANA) :

Kenan KOCATÜRK ilk kıt’a hizmeti için 7 nci Tüm. 7 nci Top.Alayı emrine verilmişti. Burada 1930 model 7.5/42’lik Armistrong WİCKERS uçaksavar toplarının bulunduğu 6.Bat.’da görev yapacaktı.

İstanbul’dan ayrılarak ilk büyük yolculuğunu yapan yazar kendi deyimiyle Dünya’nın ne kadar büyük olduğunu bu seyahatle anlar.

Adana’ya annesi ve dayısının 8 yaşındaki kızıyla birlikte giderler. Bir ev kiralayıp yerleştikten sonra Alayda göreve başlar ve Teğmen rütbesinde Batarya Komutanlığı’na vekalet eder. Bu sürede bütün alay personeliyle tanışır ve görevinde başarı göstererek tecrübe kazanır.

Adana’da görev yaptığı sırada devlet büyük maddi fedakarlıklara katlanarak en yeni ve pahalı silahları almışsa da diğer hususlarda fakirlik ve perişanlık devam etmektedir. Her türlü eşya ve teçhizatta iğneden ipliğe her konuda azami derecede tasarrufa önem verilir, Devlet bütçesinden Silahlı Kuvvetlere çok az para ayrılmaktadır. Çünkü ATATÜRK, “Yurtta Sulh! Cihanda Sulh!” demiştir ve memleketin hızla kalkınmaya ihtiyacı vardır. Üniversitelere, yüksekokullara, demiryollarına ve limanlara, fabrikalara öncelik verilmesi gerektiğinden kışlalarda talim-terbiyeden daha mühim olarak okuma yazma öğretilir, her bölük ve batarya bir ilkokul dershanesi, Subaylar da öğretmendir.

GÜZEL İZMİR

Gnkur.Bşk.lığı’nca 2 nci Or. bölgesindeki Kor. Uçaksavar Bataryalarının, lojistik ve eğitim bakımından bir Tabur halinde birleştirilmesine karar verildiğinden, Kenan KOCATÜRK’ün görev yaptığı batarya 18 MART 1933 günü bütün silah, malzeme ve teçhizatı ile, erat, subay ve aileleriyle birlikte trenle Adana istasyonundan İzmir’e gönderilir. Batarya İzmir’de Hilal mevkiine yerleştirilir. Gnkur.Bşk.Mareşal Fevzi ÇAKMAK İzmir’e gelip Taburu görmek ister. Ancak daha garnizonu görür görmez fena halde kızar ve denetlemekten vazgeçer. Sebebi ise Hilal mevkiinde daha önce sel baskını nedeni ile bir Taburun zarar görmüş olması ve şimdi de çok kıymetli araç ve teçhizatların tehlike altında bulunmasıdır. Bu sebeple tabur acele Gaziemir’de 195 nci P. A. içersine sıkıştırılır.

01 NİSAN 1934’de Harp Akademisi sınavını kazanan Kenan KOCATÜRK bu tarihten itibaren 6 aylık piyade stajı için 195 nci P.A.3 ncü Bölüğüne katılır.

İzmir‘de görevli olduğu süre içersinde soyadı kanunu çıkar ve KOCATÜRK soyadını alır.

Bir süre sonra bir motorsiklet kazası geçirir ve hastanede tedavi edildikten sonra taburcu edilerek 20 gün istirahat alır. Birkaç gün sonra iyice iyileşerek istirahatinin bitimine kadar kendisine bir seyahat planı çizer. İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi ATATÜRK’ün davetlisi olarak Ankara’ya gelerek 30 AĞUSTOS 1934 Zafer Bayramındaki törenlere katılacaktır. Kenan KOCATÜRK’te fotoğraf makinasını alarak Ankara’ya gelir ve sadece Ankara’ daki törenleri izlemekle kalmaz Eskişehir’deki hava gösterileri sırasında da ATATÜRK ve Rıza Şah PEHLEVİ’yi takip ederek fotoğraflarını çeker. Oradan da onlarla birlikte İzmir’e giderek oradaki programlarını takip eder.

İZMİR HALKEVİ ORKESTRASI

20 Günlük istirahat ve gezi sonunda, Kenan KOCATÜRK piyade stajına devam etmek üzere görevli olduğu alaya iltihak eder. Burada görevini sürdürürken bir yandan da cumartesi akşamları İzmir Halkevi Orkestrasının provalarına katılır. İzmir Halkevi Müdürü Lütfi KIRDAR’ın girişimiyle 57.Tüm.Komutanlığı’ndan Kenan KOCATÜRK için “İzinli ve tatil günlerinde Halk evi çalışmalarına katılmasında bir sakınca yoktur.” şeklinde resmi izin çıkartılır. Bu olay Kenan KOCATÜRK’ün hayatına yeni bir yön verecek ve evleneceği insan olan Karşıyaka Kız Muallim Mektebinin müzik öğretmeni Suzan NAYMAN’la tanışmasına vesile olacaktır.

Kenan KOCATÜRK ve Suzan Hanım Balıkesir’de düzenlenen bir konsere İzmir Halkevi Orkestrası ile birlikte davet edilir. Bu konser ve yolculuk esnasında iyice tanışırlar ve bir süre sonra nişanlanırlar.

İzmir’de günler böyle geçip giderken bir gece sefer görev emri alır. Gideceği yer Seferihisar ile Kuşadası arasında Gümüldür bölgesindedir.

Bataryanın görevi 12 km. genişliğinde bir sahili gözetlemek ve İtalyanlara gözdağı vermektir. Gümüldür’de zamanın çoğu tahkimatla geçer. Asıl genç bölük eratı, gözetleme ve eğitim görevlerini yaparken memleketin her yöresinden gelen ne kadar bakaya ,asker kaçağı, vs. varsa bunlarda ellerinde birer kazma kürekle avcı siperleri , hendekler ve silah mevzileri kazmaktadırlar. Günlerden bir gün Mareşal Fevzi ÇAKMAK İzmir’e gelmiş ve buraya toplanan yaşlı erlerin ne yaptığını merak ederek Gümüldür’e uğramış. Burada 50 yaşlarında saçları kırlaşmış bir askere sormuş:

“Hemşerim ,nasılsın,iyi misin? Ne yapıyorsun böyle?”. Asker elindeki kazmaya dayanarak cevap vermiş:

“Paşam! Biz buraları boşuna kazıyok! Aha! Oraları buraları ,enine boyuna her tarafı kazdık yine de İtalyan çıkmadı .Çıkmaz buralardan İtalyan Paşam.”

Meğerse adam “İtalyan’ı” bilinen Reşat Altını veya Fransız Napolyon Altını gibi bir altın çeşidi sanıyormuş. Mesele anlaşılınca paşalar gülmeye başlamışlar. Fakat mareşal gülmeyerek şunları söylemiş :

“Askerlerinize yaptırdığınız işin maksadını, hangi gaye uğruna ter ve kan döktüklerini iyice anlatmaz iseniz işte böyle gülünç olursunuz.”

Bu sözü Kenan KOCATÜRK “En büyük askerden en büyük ders almak” şeklinde yorumlamıştır.

HARP AKADEMİSİ

Staj süresi sona ermiş 1935/36 ders yılına başlamak üzere 1 KASIM’da İstanbul’da Harp Akademisinde bulunması emredilmişti. İmtihanı kazandığının ilk müjdesini 1928’lilerden Selahattin KARALAMU vermişti. Akademi birinci sınıfta derslere başladıktan 15 gün sonra aniden hastalanarak Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’ne yatmış, Paratifo teşhisi konmuş, hastane doktorlarının özel ihtimamıyla 15 günde iyileşmiştir. Bir ay sonra tekrar derslere başlamış ancak arkadaşlarından çok geride kalmıştı. Diğer taraftan hastane dönüşü evde de huzur kalmamıştı, okula müracaat edip, bekar öğrenci olarak kalacak yer vermelerini istemişti.

Akademideki günleri, Kurmay gezileri, harp oyunları, deniz stajları vs. bunların hepsi bitmiş sıra diploma törenine gelmişti. Tören adet yerini bulsun diye yapılan zoraki bir tören idi. Çünkü; Atatürk’ün aşağıda Dolmabahçe Sarayında o menhus hastalıktan kurtulma ümitleri biraz daha azalarak yatmakta idi.

Diplomasını aldıktan sonra, Manisa’da bulunan 16 ncı Tümen 26 ncı Topçu Alayının 5 nci Batarya Komutanlığı’na atandı. 22 EKİM 1938’de kıtasına iltihak etti. Manisa günlerinin ilk ve tek olayı Atatürk’ün ölümüdür.10 KASIM 1938 günü bütün vatan gibi Manisa’da bu kara haber ile sarsılmıştır.Telefonla bir gün önce emir gelmiş ve Alay 101 pare top atışı için hazırlık yaparak atış için emir beklemiştir.

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’NDA STAJ

O yıl akademiden mezun olan arkadaşları ile Mayısın 2 nci haftası Ankara’da toplanmışlardır. Yeni görevlerine başlamak üzere kışla komutanlığına iltihaklarını bildirmişler ve ayrı ayrı herkesin staj yapacağı yerler tespit edilmiştir. Staj yeri olarak eğitim dairesi 8 nci Şube (Okullar Şubesi)’ye verilmiştir. Staj süresi 6 aydır. 2 nci cihan Harbinden evvel müttefiklerle Ankara antlaşması için hazırlık çalışmaları yapılmaktadır. Her türlü lojistik destekten başka Suriye’den getirecekleri Fransız Tümenleri ile Trakya’daki orduyu takviye edebileceklerini söylemektedirler. Yaklaşan savaşa hazırlık olarak topçu sınıfının seferi cephane stokunu tamamlamak için Kırıkkale’deki mühimmat fabrikasına büyük miktarlarda sipariş verilmiştir. Genelkurmay’ın talimatına göre her ikmal kademesindeki cephane paylarının belirlenen tarihe kadar tamamlanması gerekmektedir.Silahlı Kuvvetlerden çeşitli dallarda asker, yüksek mühendis’in önemi ancak 2 nci Cihan Savaşının yaklaştığı yıllarda hissedilmeye başlamış ihtiyacın bir an evvel ikmali için tedbirler alınmıştır. 1930’lardan itibaren bu konuya önem verilerek ihtiyacın karşılanması için Harp Okullarından topçu, muhabere, istihkam fen tatbikat okullarından müsabaka imtihanları ile seçilenleri çeşitli dallarda yüksek mühendis yetiştirilmek üzere Almanya ve Fransa’daki okullara göndermişlerdir.

01 EYLÜL 1930’da 2 nci Dünya Harbi başlamış, Almanya Danzig koridoru meselesi bahanesi ile Polonya’ya saldırmıştır. Polonyanın meşhur Simigli Riç memleketinin bütün hudutlarını savunmak için kuvvetlerini, geniş sınırlarına dağıtmıştır. Alman orduları zırhlı, motorlu kuvvetleri ve hava kuvvetleri ile gelip geçerek, birkaç günde Varşova’ya dayanmışlardır.

22 NCİ PİYADE TÜMENİ VE İZMİT ORTAOKULU

1939/40 eğitim yılı başlamıştır. 22 nci Tümen kuruluş halindedir. Yeni tayin olan Subaylar Tümene katılmaktadır.

En önemli işleri seferberlik hazırlıklarıdır. Evvelce yapılmasına rağmen (1930 seferberlik hazırlıkları) seferi kuruluş ve kadrolarda önemli değişiklikler yapılmış olduğundan Genelkurmayca yeniden yapılması emredilmiştir.

Mart’ın sonuna doğru Genelkurmay’dan bir tamim (genel bildiri) gelmiştir. Ateşe Militerlik için müsabaka imtihanı açılacaktır. Sayılan niteliklere haiz Yüzbaşı ve Binbaşı rütbesindeki Kurmay Subaylardan istekli olanların dilekçeleri ile birlikte 28 Mart günü mesai bitimine kadar Genelkurmay Personel Müdürlüğü’ ne şahsen başvurmaları emredilmektedir. İmtihana girmek üzere hemen Ankara’ya gitmesi gerektiğini arkadaşı Zeki İlter’den öğrenir. 09 NİSAN 1940 günü sözlü imtihan yapılacaktır. Sözlü imtihana Mareşal’in huzurunda girecektir. İmtihana girer, bu sefer kesin kazandığının haberini almadan İzmit’e dönmek istemez. Kazandığı haberini aldıktan sonra nereye ve ne zaman tayin edileceğini bilmediği için beklemek zorundadır. Sonunda Bükreş Ateşemiler Vekilliği’ne tayin edildiğini öğrenir.

İSTANBUL’A VEDA ROMANYA ATEŞEMİLİTERLİĞİNE ATANDI

25 HAZİRAN 1940 günü Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Hükümeti Rumen Kraliyeti Hükümeti’ne ağır bir nota vermiş,memleketin iki büyük önemli parçası (Boserabya ve Bukavina )’yı kırksekiz saat zarfında Rusya’ya teslim etmesini istemiştir. Yazar 26 HAZİRAN 1940 sabahı sefarethaneye gider. Birinci büyük şansı olarak Büyükelçi Saim Hamdullah Suphi TANRIÖVER ile görüşür. Kendisini daha okul sıralarından beri gıyaben tanımaktadır. Büyük Türk milliyetçisi, Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün yanında olmuş Milli şairimiz Mehmet Akif ile birlikte karış karış Bütün Anadolu’yu dolaşarak halkın moralini yükselten milli hatibimiz olarak tanınmıştır.İkinci büyük şansı da burada Alman Ataşemiliter Muavini olarak karşılaştığı eski hocası Kur.Yar.Max Braun olmuştur. Kendisi Yıldız Harp Akademisi’nde zırhlı birlikler, motorlu birlikler ve hava indirme birlikler tabiyesi öğretmenliği yapmıştır.

Romanya’da Ateşemiliterliğimizden başka iki Kurmay Subayımız daha bulunmaktadır. Bunlar P.Kur.Bnb. Lütfi GÜVENÇ ile birlikte Suvari Kur. Bnb.Nihat GÜDEN ‘dir. Bu komutanlar Balkan Antantı ile ilgili iki ordu arasında Subay değişimi anlaşması gereğince Türkiye’deki iki Rumen Subayına karşılık, Rumen ordu birliklerinde misafir olarak kalmaktadırlar.

Yazara göre Romanya, hem coğrafya, hem tarih bakımından bize son derece yakın olup yine de bir Avrupa ülkesi olarak sosyal ve ekonomik farklılıkları olan bir ülkedir. Petrol, kereste, buğday vs. bakımından zengindir. Yazarın bu göreve gelmesiyle birlikte hayat standartı yükselmiş ve daha üst bir sosyal sınıf çevresine girmiştir. Henüz kıdemsiz bir Yüzbaşı olarak Türk Ordusunu temsilen yabancı Generallerle, Nazırlar ile hatta Mareşal Antenescu ile konuşabiliyordur. Bu görevi dört yıl kadar yapmıştır. Romanya küçülmüş durumdadır. Siyasi düzenlemelerden sonra EKİM 1940 ‘tan itibaren Alman birlikleri Romanya’ya gelmeye başlamıştır.

Yazarın Romanya’da tanıdığı meşhur şahsiyetlerden biri de Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Mehmet Emin RESULZADE ‘dir. 1917 bolşevik ihtilali ile Çarlık Rusyası yıkılınca bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’da Cumhuriyet ilan edilmiş ve Müsavat Fırkası Genelbaşkan’ı sayın Mehmet Emin RESULZADE Cumhurbaşkanlığı’na seçilmiştir. Ancak kardeş Azerbaycan’ın bu istiklal ve hürriyeti iki yıl kadar devam etmiştir. Koministler her tarafta tekrar Çarlık Rusyası topraklarına sahip çıkmışlardır.

Bükreşte 2 nci Dünya Savaşı’nın o zor günlerinde yoğun ve çetin çalışmalar ile günler ve aylar geçtikçe yazarın maddi durumu da yükselir. Dışişleri mensupları para operasyonlarında tecrübeli ve başarılıdırlar. Büyükelçinin emri ile bütün personelin maaşları ve resmi tahsisat duruma göre en elverişli operasyona tabi tutulmaktadır. Ekseriye personelden biri üç ayda bir sıra ile bu görevi yüklenerek Zürih ‘e gider. 1942 TEMMUZ’unda elçilik mensuplarının üç aylık maaşlarını İsviçre’den alıp getirmek görevi Kenan KOCATÜRK’e verilmiştir.

DOĞU CEPHESİNİ ZİYARET

1941 EKİM Ayı’nın ikinci haftası başlarında Genelkurmaydan Mareşal’in imzası ile şöyle bir emir gelir.

Alman Orduları Başkomutanlığı’nın daveti üzerine bir Türk Askeri Heyeti Doğu Cephesini ziyaret edecektir. Heyet, Harp Akademileri Komutanı Korg.Ali Fuat ERDEM ile Bükreş Ateşemiliter Vekili Kur.Yzb. Kenan KOCATÜRK’ten müteşekkildir. Bu heyete Emekli General Hüsnü Emir ERKİLET’te asker yazar olarak refakat edecektir.

Heyet, en geç 15 EKİM 1941 günü Bükreş’te toplanarak Alman Orduları Başkomutanı’nın hazırladığı programa göre buradan itibaren geziye devam edecektir. 17 Ekim günü Doğu Cephesine gidilir. Seret nehri üzerinde Rumenlerin savunma tesislerinde bazı askerler görülür. Heyet daha sonra Purut’u da geçerek Tigina (Eski Osmanlı kalesi) da Dördüncü Romen Ordusu Karargahında misafir olarak kalırlar. 18 Ekim sabahı otomobillerle doğu cephesine hareket edilir. Bu cephe gezisi 16 gün sürmüştü.

ATEŞEMİLİTERLİK GÖREV SÜRESİ UZATILIYOR

Yazar, 1943 TEMMUZ başında Genelkurmay Başkanlığı’ndan Mareşal Fevzi ÇAKMAK imzalı bir mektup alır. Mektupta Yüzbaşılıkta bekleme süresinin 9 yıla indirilmesinden dolayı 30 AĞUSTOS 1943 ‘den evvel yurda dönmesinin gerektiği ama eğer 1 yıl geç terfiye razı olursa Bükreş’teki Ateşemiliterlik görevinin 1 yıl daha uzatılacağı yazmaktadır. Uzun uzun düşündükten sonra Mareşal’in, Dünya savaşının en kritik döneminde onun görevlerinden memnun kaldığını düşünür ve orada kalmasının daha doğru olacağı kanaatine varır. Böylece bu teklifi kabul ederek ,Bükreş’te bir yıl daha kalacaktır.

1942 yılı sonlarında durum Balkanlar ve Türkiye için kritik bir safhaya girmektedir. Bu süreç Almanya için sonun başlangıcı anlamına gelmektedir. Alman orduları bütün cephelerde kötü duruma düşmeye başlamıştır. Romanya Stalingrad cephesinden ağır zaiyat vererek çekilir, Hükümet siyasi bir çıkmaza girdiğini görür ve çare arar. Başbakan Mihail ANTENESCU eski dostu büyükelçimiz TANRIÖVER ile bağlantı kurar. Müttefiklerle birleşmesi için Türkiye’nin aracı olmasını ister. TANRIÖVER Romen Hükümetinin teklif ve planlarının Türkiye’ye götürülmesi için bir kurye ister. O sıralarda kuryelerimizin sık sık saldırıya uğramasından dolayı kurye bulmakta zorluk çekilmektedir. Yazar bu görevi severek kabul eder. Ertesi gün Ankara’ya doğru trenle yola çıkar, fakat Amerikalıların Sicilya’ya çıkartma haberi üzerine Sofya’da bir telaş başlamış, yoğun askeri nakliyat yüzünden Sofya’dan tren hareket saati iptal edilmiştir. Bunun üzerine Sofya büyükelçiliğine geçerek trenin kalkış saati olan 24:00 ’e kadar bekler. Trende yolculuk eden A.Halil PAŞA’yı uğurlamaya gelen Türk heyeti ile sohbet ederken kurye çantasının bir başka kişi tarafından götürüldüğünü fark eder. Acemi casusu garın dışında iki Alman askerinin yardımıyla yakalar ve çantasını geri alır. Ankara’ya çantayı eksiksiz olarak teslim ettikten sonra İstanbul’a geçer. Fakat orada bir günden fazla kalamaz ve Bükreş’e geri döner. Bir yıl kadar Bükreş’te çok aktif bir sosyal hayat yaşar.

1945’in ŞUBAT ayında Stalingrad’ı kurtaran Sovyet orduları, 3 ncü ve 4 ncü Romen ordularını İtalyan, Macar,Hırvat kuvvetlerini önüne katmış kovalamaktadır. Bu sırada yazar Romen Kuvvetleri hakkında bilgi vermek üzere Genelkurmay Başkanlığı tarafından Ankara’ya çağırılır. Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı’nın kendisinin çalışmalarından ne kadar memnun olduklarını öğrenir. Daha sonra kıt’a görevini tamamlamak üzere İstanbul Kartaltepe’ye 2.nci Zh.Tug’a tayin edilir. Bükreş’te veda ziyaretleri sırasında Mareşal Mihail ANTENESCU tarafından “Kraliyet Kılıçlı Taç Madalyası” ile ödüllendirilir ve ayrıca Kral huzuruna çıkartılır.

2 NCİ ZIRHLI TUGAY

Rus orduları Nikolayef’ ve Odessa’yı geri almışlar, Romanya hudutlarına dayanmışlardır. Harbin sonlarına doğru Sovyet Rusya, müttefikler cephesinde savaşmamış Türkiye’nin, kendi kaderi ile baş başa bırakılmasını istemektedir. İngiltere ve Amerika’nın ilgi ve desteğini de engellemeye çalışmaktadır. Böylece savaştan sonra bizi yalnız yakalayacak, siyasi emellerine ulaşacaktır. İsmet İNÖNÜ Harbin başında ve Harp içinde yürüttüğü başarılı politikasını harbin sonunda da yürütür. Nitekim Türkiye, 1945 ŞUBAT’ında Almanya ve Japonya’ya harp ilan etmiş ve B.M.lere girdiğini kabul edip imzalamıştır.

Yazar oturmak için Suadiye’de iki katlı villa tipi bir köşk satın alır. (Halen bu evde oturmaktadır). Bükreş’ten getirdiği lüks eşyaları ve iki arabası 4 yıl Dünya Harbi sıkıntıları ile boğuşmuş çevresi ve Subaylar tarafından hoş karşılanmamıştır. Alay Komutanı’nın makam aracı dahi kendi aracı yanında külüstür kalmaktadır. Bu lüks yaşantısından dolayı kendisine 1945 MAYIS ayında mal beyannamesi vermesi emredilir. Beyannameyi eksiksiz olarak doldurmuştur. Fakat bu tarihten 4 ay sonraki Binbaşı terfiinde bir kurmay hizmeti beklerken Selimpaşa’ da 46 ncı Tüm.46 ncı. Top.A.1 nci Tb.K.lığı’na atanmıştır. Buna çok içerlemiş ve hayatı boyunca bu haksızlığı unutmamıştır. Görevi esnasında birkaç denetlemeyi ve Gnk.Bşk.lığı’nın denetlemesini alnının akıyla vermiştir. Bu haksızlığa daha fazla tahammül edemeyerek sanki isyan edercesine NİSAN 1946’da bir savunma dilekçesi yollamıştır. Dilekçe yerini bulmuş ve Genelkurmay Başkanı Org.OMURTAK tarafından Aşkale’de kurulacak yeni Zırhlı Tugay’ın Kurmay Başkanlığı’na atanmıştır.

ŞARK HİZMETİ

Aşkale ‘deki birlikte boş araziden başka bir şey yoktur. Yazara göre her şeyi sıfırdan kendilerinin yapması gerekmektedir. (Özellikle de erlerin koğuşlarını ve personelin lojmanlarını). Çünkü Erzurum’da kış şartları çok ağırdır. Yazar bir gün Kolordu K.’nın verdiği emirde : “Karşımızda iki büyük düşman var biri Rus diğeri kış.” dediğini belirtir.

Askerin ve personelin büyük bir fedakarlık ve gayretiyle 4 ay içinde kışa hazırlık tamamlanır. Bu sırada birliğe katılmalarla Tugay iyice büyümüştür. En son olarak bando dahi gelmiştir. Yazar, Aşkale’de kıdem tezini de vermiş, görevi esnasında Aşkale’de bir kayak kazası geçirerek ölüm tehlikesi atlatmış, uzun süre komada kalmıştır.

Yazarın 1950 AĞUSTOS’undaki Yarbaylığa terfi sırası geleceğinden 1949 AĞUSTOS’unda kıta’ya çıkarak bir yıl Kıt’a hizmeti yapması gerekmektedir. Bu nedenle 9 ncu Kolordu Bağımsız Uçaksavar Topçu Tabur K.Lığına tayin emri alır. Fakat ayrılırken Tugay Komutanı ve birkaç subayla yaşadığı tatsız olaylardan dolayı Tugay Komutanı hakkında verdiği şikayet dilekçesi (ne kadar haklı olursa olsun bir Kurmay Subayın kendi Komutanını ihbar ve şikayeti kabul edilemez mantığı) ileride önüne bir engel olarak çıkacaktır.

Problemli bir Subay olarak 9 ncu Kolordu’daki görevine başlar. Bir hafta sonra Kolordu Komutanı birliğini ziyaret eder. Bu sırada kapıdaki kara sinekler Komutanın dikkatini çeker ve bunların yok edilmesini emreder. Bu iş orada kendisinin en zor görevi olmuştur. Daha sonra Garsiya’ya mektup adlı eseri Türkçe’ye çevrilmiş ve subaylarına dağıtmıştır. Şehitlere duyduğu saygıdan dolayı oradaki şehitliği örnek hale getirmiştir. Kor.K.nın verdiği emir ile Eskimo’ların evlerine benzer evler yaparak diğer birliklerin beğenisini kazanmıştır.

TEKRAR GENELKURMAY / ANKARA

Yazar, 1939 EKİM’inde Kurmay Yüzbaşı olarak ayrıldığı Gnkur.Bşk.lığı’ na 11 yıl sonra geri döner. İlk görevlerinden birisi Bulgaristan göçmenlerine İstanbul’da yer bulan heyetteki görevidir. Bu heyetin görevi Bulgaristan ile yapılan göç anlaşmasıyla ikiyüzbin kadar yurttaşımızın ilk konaklama yerlerinin tahsisi için çalışmaktır.

01 EKİM 1951’den, 11 HAZİRAN 1952’ye kadar İstanbul Amerikan Koleji’nde İngilizce kursunu kazanmış ve başarı ile tamamlamıştır. Dil kursunu başardıktan sonra Balıkesir’e tayin edilmiştir. Kurs bittikten sonra burada üç ay kadar yeniden Doktrin kursuna katılmıştır. Ancak kurs bittikten sonra (15 ŞUBAT 1953) Balıkesir 2 nci Kor.’daki görevine dönebilmiştir. Fakat orada fazla kalamadan Bursa 6 ncı P.Tümenine tayin edilmiştir. Burada Çekirge Hastanesini yeniden düzenlemiş ve Uludağ’da dinlenme tesisi inşasında bulunmuştur. Baba dostu Gnkur.Bşk.nı Org.BARANSEL’e baş vurarak Ankara’ya tayin istemiş fakat isteği tam yerine getirilmeyip Konya’ya tayin edilmiştir.

KONYA 2 NCİ ORDU

Konya’daki görevinden çok memnun kalmıştır. Farklı sınıflardan olmasına rağmen oradaki meslektaşlarıyla olan ilişkileri onu mutlu etmiştir.

1954 AĞUSTOS ayında Albaylığa terfi etmiştir. Atom destek planı üzerine Mamak’ta NBC (Nükleer –Biyolojik-Kimyasal) Okulunda kurslar görmüştür. Bundan sonra 2 nci Or.K.lığı’nda gittiği her yerde Subaylara konferanslar vermiştir. Erzurum’da yapılan NATO tatbikatlarına ATOM baş hakemi olarak katılmıştır. Ve ilk taklit atom bombasını tatbikatta patlatmayı başarmıştır.

Generalliğe terfisine iki yıl kalmıştır. Albayların 30 AĞUSTOS 1957 den evvel Generalliğe terfi için kıt’aya çıkmaları gerekmektedir. Terfisi İstanbul’a çıkar. Selimiye Kışlası’nda 8 nci Tüm.Top.K.lığı vekilliğine atanmıştır. O sıralarda Türkiye’de Demokrat Parti iktidarından dolayı iç karışıklıklar vardır. Generallik beklemesine rağmen Generalliğe terfi edememiş ve 30 Ağustosta Ankara’ya Harp Okulu Eğitim Başkanlığı’na atanmıştır. Harp Okulu’ndan sonra 01 MART 1960’da Genelkurmay’da kurulacak MÜSAT Şb.Md.lüğü’ne tayin edilir. Son görevi olan MÜSAT Şb.Md.lüğü’nde onun NBC silahları konusundaki deneyiminden ve uzmanlığından yararlanılmak istenmiş ve Harp Okulu’ndaki pasif görevinden bu yüzden alınarak aktif göreve verilmiştir.

1950 de çok partili parlementer demokrasiye geçilince eski devlet adamları yeni sistemin acemisi kaldıklarından, halka sınırsız hürriyet vermeye maddi ve manevi rüşvet dağıtmaya başlamışlardır. Zamanla Demokrat Partiye karşı tepkiler artmış ve ordu içerisinde huzursuzluklar başlamıştır. Kurmay Yarbay Faruk GÜVENTÜRK, M.S.B. Şemsi ERGİN ‘in huzuruna çıkmış ve ordunun şikayetlerini dile getirmiştir. Faruk GÜVENTÜRK ve 8 Kurmay Subayın birliklerinden alınarak tutuklandıkları duyurulur. Daha sonra açılan davalardan beraat ederler. Bu olaylar hükümetin hoşuna gitmez. Başbakan M.S.B. Sami ERGİN‘i değiştirerek yerine Ethem MENDERES’i getirmiştir. Yazar bu olaylardan uzak durur. Çünkü görevini hevesle yapmak istemektedir. Ama Demokrat Partiden iyi bir sicil alamamıştır. Dolayısıyla 1959 AĞUSTOS’unda Tuğgeneralliğe terfi ettirilmemiştir.

03 AĞUSTOS 1960’da Milli Birlik Komitesi tarafından Silahlı Kuvvetlerde bulunan 237 kadar generalden 210’dan fazlası emekli edilmiş, 20 kadarı da orduda kalmıştır.

Yazara göre bu tasviye işlemi hiçbir temele dayanmadan bilgi, sağlık, kıdem, sicil gibi herhangi bir ölçüye dayanmadan yapılmıştı. Büyük fırsat kaçırılmış olup ordu, telafisi olmayan bir personel kaybına uğramıştır. İhtilal başladıktan sonra M.S.B.lığı’na Org.Fahri ÖZDİLEK getirilmiştir. 23 AĞUSTOS 1960’da 42 sayılı kanuna göre yazılmış M.S.B. Org.Fahri ÖZDİLEK tarafından imzalanmış mektuplardan bir tanesi yazar Kenan KOCATÜRK’e de gönderilir. Mektupta Orduda yaptığı hizmetlerden dolayı kendisine teşekkür edilir ve bundan sonraki hayatında sağlık ve mutluluk dilenir.

Kenan KOCATÜRK 23 AĞUSTOS’tan iki gün sonra şubesinin devir-teslim işleri için görevine gittiğinde 1939 ile 1950’li yıllar ve aylar gözlerinin önünden gelip geçmiş ve gözyaşlarını tutamamıştır.

 
  03 aralık 2007 den beri 172730 ziyaretçiburadaydı...  

yukari dön

Google Pagerank Checker Pagerank
 

yukari dön

En Kral Site

by cover---html-ambarim.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol